31 Mayıs 2007 Perşembe

ZUZAYLI EKMEKLER: ZEYTİNLİ VE AGLAYAN EKMEK TARİFİ




Zeytinli Ekmek

Zuzaylı gemilerimiz hedeflerine kilitlendi....

Daha önce tarifini verdiğim sarımsaklı pidelerimi sevgili arkadaşım Ebrulitatlım, ürkütücü bulmuş, üstünede "Zuzaylı" benzetmesi yapmıştı. Dilimin ucuna gelen ama bir türlü çıkmayan bu benzetmeyi duymak çok güzel olmuştu. Bunun üzerine ben de yeni ekmek denememde gözleri küçülttüm ve "Zuzaylı Gemisi" yaptım. :) Tarifi de "Ekmeğin Tarihçesi-The history of bread" kitabından buldum.

Sevgili Disal de sarımsaklı pideye harika bir yorumu bırakmış, oradaki pide masalını bambaşka bir açıdan ele almıştı. Belki gözlerden kaçmıştır diye o yorumu da ana sayfama izniyle taşımak istedim. İşte Disal'in yorumu;

"hikayeye bayıldım...
kendi açından güzel ve masum anlatmışsın...halbuki iç yüzünü benden daha iyi bilen yok...olay şöyle... mayalardan nefret eden sen daha fazla dayanamadın..bir an önce onlardan kurtulmak istedin...ama bir çırpıda çöpe atmaktansa yavaş yavaş halletmeliydin olayı...acı çektirmeeeek... ve önce suda boğmak istedin...sonra üzerlerine un atarak gömülmüş süsü verdin...amacın onları delirtmekti...o da yetmedi çamurlu bir bataklık gibi üzerine su döktün...ve gaz bombaları gibi içine kokan ne varsa attın...yine hıncını alamamıştın...bu kez ellerinle iyice sıkmaya başladın...yorulmuştun...biraz dinlendin...bu arada onunda heryanı şişmişti...tekrar gittin yanına artık tahammül edemiyordun...üzerinden tır geçmiş gibi dümdüz yaptın...orasını burasını yırttın...ve en acısı onu kızgın fırına verdin...dahada kötüsü onu yedin.....bu bir vahşet....o mayaya nasıl kıydın...ve resimleyip gösterirkende hiç utanmadın....vah vaaah..." :)

Ve sizler...Keşke imkanım olsa da yazılan tüm güzel yorumları ana sayfama taşısam. Benim hayal gücüme, kendi hayal gücünüzü kattığı için, yorumlarınızla yanlız bırakmayıp, her nerde olursa olsun bana destek verdiğiniz için, hepinize sonsuz teşekkürler.
Sevgili arkadaşım Teatime İrem'in bana gönderdiği bir şirin teşekkürler paketini bende size hediye etmek istiyorum. Hemide zuzaylı gemimizle birlikte, bakında içindeki küçük yaratıklar size ne numaralar yapıyor.
Teşekkürler...Thank you...Teşekkürler
...Thank you...Teşekkürlerrrrrrr...devamı burada....Lütfen tıklayın..Umarım sayfa bilgisayarınızda açılır, yüzünüzden de gülücükler hiç eksik olmaz.


Zuzaylı Ağlayan Ekmek

Orjinal tarif tek parçalı ve sadece zeytinliydi, ben iki küçük ekmek parçası yapıp farklı harç kullandım. Ispanak harcı çok geldiği için gözeneklerden taştı. :) Tariften de anlaşılacağı gibi ekmekler bir kerelik biz tatlarına doğamadık... Kendi kullandığım ölçülere göre;

Malzemeler: ( 2 küçük ekmek için)
Hamur:
  • 1 paket kuru aktif maya
  • 3\4 bardak su
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 2 bardak un
  • 4 yemek kaşığı zeytinyağı
Harc:
  • 3-4 yemek kaşığı kadar çekirdeksiz siyah zeytin
  • ayıklanmış, temizlenmiş 1 paket Ispanak :)( daha az ıspanak kullanmanızı ya da ıspanakların mümkünse suyunu sıkıp, harç yapmanızı tavsiye ederim)
  • 1 adet kuru soğan
  • yarım paket küflü peynir ya da arzu ettiğiniz başka bir peynir çeşidi
Hazırlanışı:
  1. Geniş cam bir kasede, yarım bardak sıcak su içinde maya eritilir. ( su sıcak olmalı ama elinize yakmamalı)
  2. Geri kalan su, un, yağ ve tuz mayanın içine eklenir. 5 dk yoğurulur.
  3. Hamur yuvarlanır ve geniş kabına konur, üzeri streçle kapatılır, 1 saat beklenir. (Hamur iki katına çıkıncaya kadar)
  4. Bu sırada ıspanaklı harcı hazırlayabilirsiniz. Soğanları küçük küçük doğrayıp, çok az yağda kavurun içine tembel işi hazır ıspanakları atın karıştırıp iyice suyunu çektirin. Hafif soğuyunca küflü peyniri ekleyin.
  5. Hamur hazır olunca, şişkinliğini elinizle bastırarak alın. İki eşit parçaya bölün ve oklava ile açın. Yaklasık uzun kenarı en az 20-25 cm olsun.
  6. Ekmek hamurlarını yağlanmış tepsiye alın ve birinin ortasına zeytinleri değerinin ortasına ıspanaklı harcı koyun, sıkıca kapatın. Üzerilerine üçer çizik atın ve mutfak havlusu örtüp 40 dk bekletin. Fırına vermeden üzerlerine zeytinyağı sürün.
  7. Önceden ısıtılmış fırında 220 derecede 30-40 dk pişirin. Afiyetle.
Not: Tarifte kullandığım bardağın ölçüsü aşağıdaki gibidir. Normal su bardaklarımızdan biraz daha küçüktür.

( 1 bardak un ~ 150gr)
(
1 bardak su ~ 240 ml)






DUYURU: Sofraozlemi Özlem arkadaşımız yanii, benim istek parça çalmamı çok özlemiş, mazideki yorumlarımızı okuyup özlem gideriyormuş...:) Canım bu şarkı senin ve sayfama renk katan diğer arkadaş, eş, dost ve aile üyeleri ve dee Teatime için geliyor..;) Lütfen bunu da tıklamadan geçmeyin...

Sevgilerle
İyi haftasonları dilerim




26 Mayıs 2007 Cumartesi

EVDE EKMEK YAPIMI: EKŞİ MAYALARIN DÖNÜŞÜ



HERGÜN DEĞİŞİK PASTA, BÖREK, KURABİYE YİYİYORUZ AMA HERGÜN HEP AYNI EKMEK HEP AYNI EKMEK.....

Ekmek yapmak benim için yepyeni, güzel ve geliştirmekte olduğum bir uğraşım. Hem ekmek yapmak için başlıca gereken malzemeler, hepimizin evinde bolca bulunan, un, su ve tuzdur. Bu besin maddeleri biraraya gelerek hayatımızın en önemli vazgeçilmezini, ekmeği oluşturuyor.

Yeni ekmek makinaları, fırınlar ve çeşit çeşit tarifler sayesinde biz de güzel, farklı, sağlıklı ekmekler yapabiliriz kendimize. Dediğim gibi "hergün değişik pasta, börek, kurabiye yiyiyoruz ama hep aynı ekmek hem aynı ekmek..." İşte bu sözle yola çıkarak kendime yeni bir başlangıç yaptım.

Öncelikle mazide kalmış "Sonoma'nın Ekşi Mayalı Ekmek Tarifi"ni tekrar elden geçirmeye kadar verdim. Umarım bu güzel ekmeğin tarifini hakkıyla verebilirim. Şimdi eşki mayalarım ile ilgili sizlerle iki haberimi paylaşmak istiyorum.

Birincisi iyi haber, ikincisi kötü haber. İyi haber ekşi mayalarım hortladı ve tekrar nefis bir köy ekmeğine dönüştüler. Kötü haber ise pişirdiğim başka bir köy ekmeğim malesef kabarmadı, balıklara yem oldu.

Uzun soluklu, bol resimli bu yazımda, fazla bıdı bıdı yapmadan nelerden bahsedeceğim?
  • Ekşi mayadan nasıl ekmek yapılır?
  • Ekşi maya oluşumu, ekmek yapmadan önce ekşi mayanızda dikkat edilmesi gereken özellikler ve ekşi maya resimleri
EKŞİ MAYADAN NASIL EKMEK YAPILIR?
1. gün sabahı erken saatler....

1. Yüzünüzü ekşittiğiniz bu fosillik maya, benim ilk ekşi mayamdır (başlangıç mayası=starter). Kendisi 5 aylık. Hayatının büyük bir kısmını buzdolabında geçirmiş, son bir kaç ay hiç beslenememiştir, telef olduğu sanılıyordu.





2. Ekşi mayamız öncelikle üzerindeki maya artıklarından temizlenir, başka bir kaba alınır. Bu kabın da yine cam ya da porselen olması gerekiyor. (Tahta kaşık kullanmanız tavsiye edilir.)





3. Ekşi mayanın eski formuna kavuşması için;
*yarım bardak un (yarım bardak un -kap-~ 75 gr)
*çeyrek bardak soğuk su (~ 60 ml) ile beslemek gerekir.
Gerekirse bu besleme işlemini birkaç gün daha devam ettirerek, mayanızı ekmek yapmadan dışarda tutabilirsiniz.




4. Ekşi mayanın kıvamı önemlidir. Bulamaç gibi olup, uzatınca hemem kopmaması gerekir. Bu ekmeğin önemli bir özelliğini oluşturur.






5. Ekşi maya iyice karıştırıldıktan sonra üzeri streç ile yapatılıp bir gün bekletilir.







1. gün geceyarısı....

6. Ekşi mayalar göründüğü gibi canlandı, kabardı, baloncuklandı ve mis gibi maya koktu.

Aşağıdaki resim de ekşi mayanın üsten görünüşüdür.







7. Ekmek yapmadan önceki gece ön hamur (sponge) hazırlanır. Bunun için gereken malzemeler;

* 1 bardak ekşi maya (1 bardak ekşi maya-kap-~ 250 ml)
* 2 bardak un (2 bardak un-kap-~ 315 gr)
* 2 bardak su (2 bardak su-kap-~ 500 ml)

Malzemeler büyük ve geniş cam kase içinde iyice karıştırılır.




8. Ön hamur (sponge) üzeri streçle kapatılıp bir gece boyunca bekletilir. Esas ekşi mayamızın da üzerini streçle kapatılıp, ertesi gün beslenmek üzere oda sıcaklığında bekletilir.









2. gün sabahı yine erken saatler....

9. Ön hamurumuz köpürmüş, baloncuklanmış ve biraz kabarmıştır. Bu ön hamurdan bir bardak alınır ve ana ekşi mayamıza eklenir. Böylece ekşi mayamızın beslenmesi sağlanır.
Ekşi mayadan ekmek yapmanın en önemli noktası burasıdır. Çünkü ön hamurumuz köpürmez ise ekmeğiniz de kaparmaz. Bu durumda hamuru atıp tekrar denemeniz gerekecektir.



10. 1 bardak ön hamur alınıp ekşi mayaya katıldıktan sonra geri kalan ön hamur ile ekmek yapmaya geçebiliriz. Bunun için gerekli malzemeler;
*6 bardak un (6 bardak un-kap- 940 gr ~1 kg)
*1 bardak su (1 bardak su-kap-~ 250 ml)
*1 yemek kaşığı tuz
Öncelikle 3 bardak un, su ve ön hamur iyice karıştırılır. Daha sonra geri kalan una tuz karıştırılıp ekmeğe eklenir. Tahta kaşıkla iyice karıştırılır.

11. Ekmek hamuru unlu yüzeye dökülür. 5-7 dk boyunca yoğurulur. Gerekirse kıvamı sağlamak için çok az daha un ekleyebilirsiniz.
(En sevdiğim resim, ben ekmek hamurumu pış pışlarken! :)
Yumuşak bir ekmek hamuru elde edildi, gurur duyuyorum ama henüz bitmedi.



12. Bol unlanmış cam kaseye hamur topu geri alınır.
Ekmek hamurunun üzeri streç ile kapatılır. Hamurun iki katına çıkması beklenir. Normal şartlarda 5-6 saat sürebilir. Bizim evde yaklaşık 2-3 saat içinde hamur kabardı, iki katına çıktı.
Önemli bir nokta daha hamur iki katından fazla şişmemelidir.






13. Cam kase ters çevrilerek ekmek hamuru tekrar unlu yüzeye dökülür. Alt kısmı pürüzsüz kalacak şekilde hamur elle toplanır.
Cam kasenin içine bol unlu mutfak havlusu serilir ve hamur bunun içine alınır.





14. Ekmek hamuru kasenin içinde kenarlardan ortaya doğru toparlanır, büzülür.
Ekmek hamurunun üzeri bolca unlanır ve nemli mutfak havlusu üzerine örtülür. Hamurun iki katına çıkması beklenir.





15. Diğer önemli noktalardan birisi de hamurun hiçbir zaman iki katından fazla kabartılmamasıdır.







16. Hamurun üzerine tepsi konur ve tepsi ters çevrilir. Unlu mutfak havlusu yavaşça hamurdan ayrılır.
Keskin bir bıçak yardımıyla, iki derin çizik atılır. Sonra üzerine biraz su serpilir.





17. Tepsi önceden ısıtılmış, 230 derecedeki fırının alttan 3. sırasına gelecek şekilde yerleştirilir, hemen bekletilmeden pişirilir.







18. Ekmeğiniz 30 dk piştikten sonra sıcaklık 200 dereceye düşürülür. 25-30 dk daha üzeri iyice kahverengileşinceye kadar pişirilir.






19. Ekmeğin soğumadan kesilmemesi gerekir fakat ben dayanamadım kestim.
Üzerine tereyağ sürülür arzuya göre tuz serpilir afiyetle yenir..






Ertesi gün ekmeğimiz daha yumuşar ve gözenekleri ortaya çıkarır.
Paylaştıkça da lezzetine lezzet katar.
Afiyetle.







EKŞİ MAYA OLUŞUMU, EKMEK YAPMADAN ÖNCE EKŞİ MAYANIZDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER ÖZELLİKLER






Daha önce 4 defa ekşi mayalı ekmek tarifi denedim.
Fakat hepsi de birbirinden farklı şekillerde kabardılar. Hatta biri hiç kabarmadı. Bu durumun ne kadar moral bozucu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Aynı tarif, aynı evde, aynı kişi tarafından yapıldığı halde mayalar tutmayabiliyor. Bu gibi durumlarda mayanın atılıp tekrar denenmesi gerekir. Ekşi maya yapımı için gerekli;

Malzemeler;
  • 2 bardak un (2 bardak un-kap-~ 315 gr)
  • 2 bardak su-soğuk (ya da süt) (2 bardak su-kap-~ 500 ml)
Hazırlanışı;
  1. Başlangıç mayamız cam kasede hazırlanır. Kasenin içine un ve su konup ( ya da süt, fakat havaların sıcak olmasından dolayı ben artık süt kullanmıyorum), tahta kaşıkla karıştırılır.
  2. Plastik streçle üzeri kapatılıp, oda sıcaklığında 3-4 gün bekletilir. Günde 1 defa karıştırılır. Eğer ekşi mayamızın üzerinde baloncuklar var ve kokusu güzelse, eviniz hava da uçan mayalarını çekiyor demektir. Bu da ekmeğimizin en önemli özelliğinden biridir. Eğer hamurunuz fazla köpürmemiş, pembe görünüyor, kötü kokuyorsa mayanızı atın ve tekrar deneyin.
Dikkat etmeniz gereken her evde mayalama süresi farklı olur. Tarifte 3-4 gün sürebilir demesine rağmen mayanız 1-2 günde de olabilir. Bu durumda hemen ekmek yapımına geçebilirsiniz. Mayanızı kontrol ediniz. Eğer güzel kokular, kabarıyor ve baloncuklanıyorsa mayanız tutmuştur.
(bazı tariflerde aktif kuru maya ve çok az da şeker ilave ediliyor ben kullanmıyorum)

Bazı ekşi maya resimlerim;

Kötü huylu ekşi maya resmine tıklayarak, üzerindeki pembelikleri ve sarılıkları görebilirsiniz. Ayrıca hafif kabartmasına rağmen hiç baloncuklanmadı ve kokusu kötüdüydü.
Bu mayadan yapacağınız ekmekler büyük bir olasılıkla hiçbir ekmek yapma aşamasında kabarmayacak ve tüm emeğiniz boşa gidecektir. Bu gibi durumlarda risk almamak adına mayanızı atın ve yeniden ekşi maya yapmayı deneyin.
Ben üzerindeki lekeleri temizleyip, mayamı besledim ama yinede ekmek yapma aşamalarının hiçbirinde ekmeğim kabarmadı, inatla aşamaları takip ettim ama ekmeğimi kurtaramadım. Ne diyelim balıklar napislendi...


İyi huylu, bol köpüklü, mis kokulu ekşi mayamı, su ve un ile 2 günde oluşturdum.
Bu tür mayalardan güzel ekmekler yapıp sevdiklerinizle paylaşmamanız için hiç bir engel yok. Sadece biraz daha fazla ilgi ve emek istiyorlar....




Lütfen sizler de benimle ekmek yapma tecrübelerinizi paylaşın. Tariflerimde eksik yerler varsa bana iletin. Tamam tamam gidiyorum fazla uzakttım :) ama haberiniz olsun henüz mayalarla işim bitmedi, daha farklı, güzel, çeşit çeşit ekmekler yapıp, paylaşmak istiyorum. "...hep aynı ekmek hem aynı ekmek..." olmuyor ki. :))))

Sevgilerle
İyi haftasonları dilerim.

21 Mayıs 2007 Pazartesi

Çilekli Tart Tarifim ve Tuzlu, Buzlu Okyanus Havası



Sıcacık evimdeyim, Tv karşısına geçip ayaklarımı uzattım. Bir dilim çilekli tartımı yanıma aldım. Yoğun ve heyecan yüklü günün ardından, boş boş çileklerin yumuşak krema üzerinde nasıl da ayakta dim dik durduklarını uzun uzun keyifle izledim....Hayat devam ediyordu ve yaşamak çok güzel....:))

İşte kendi hazırladığım çok pratik bir tarif. Cheesecakemin Tart hamurunu ve Tiramisumun kremasını biraraya getirdim. Çilek de işe karışınca mükemmel bir uyum, pratik bir lezzet ortaya çıktı.

Malzemeler;
  • Çilekli Tart hamuru için tarifim burada!
  • Çilekli Tart üzerine tiramisu kremasından yarım ölçü kullandım. Tarifim burada!
  • 11,5 adet çilek :)

Hazırlanışı;

Tart hamuru hazırlanır ve kenarlarına çıkıntı yapmadan pişirilir, soğuyunca çilekler ortadan ikiye bölünüp kelepçeli kalıbın kenarlarına dizilir. Üzerine hazırladığınız yarım ölçülük tiramisu kreması eklenir. Streç ile kapatılır, bir gece buzdolabında bekletilir, soğuk soğuk servis yapılır.
Afiyetle.




****************************************

Günün ardından kalan bir anım;



Koca hafta eve tıkıldıktan sonra enerjimi dışarı atmam gerekiyordu. Haftasonu kahvaltı masasında ne yapsak, ne etsek diye düşünürken ani bir kararla kalktık, soluğu New Smyrna Beachde, okyanus kenarında aldık. Biraz dolaştıktan sonra güzel bir yer bulduk, sahilde yürüdük, resimler çekildik sonra küçük bir piknik yaptık. Peynirli sandviçler, domatesler, salatalıklar eşliğinde yani karpuz da olsa denize atıp soğutacaktık. Tam bir Türk tablosu çiziyoruz.

Sonra uzun uzun düşündükten sonra okyanusa girmeye karar verdik. Biraz tırsıyorum hava soğuk ve rüzgarlı, birde ister istemez köpek balığı çıkma ihtimalini düşünüyorum ama aklıma hiç boğulma tehlikesi atlatacağım gelmiyor.
Başta dalgalar tatlı tatlı geliyordu üzerime, dizlerime gelen su bir bakıyorum belimde, boynumda. İnanılmaz bir çekim gücü var suyun. Ayaklarımın altından kumlar çekiliyor. Akıntı beni bir ileri, bir geri atıyor. Sonra üstüstte üç dalga yiyorum. Ben daha toparlanmadan bir tanesi daha üzerime geliyor sonra diğeri, ayaklarımın üzerinde duramıyorum, uzun uzun saçlarım yüzümü kapatıyor, neredeyim bilemiyorum, hem ağzıma hem burnuma su doluyor. Sonra kendimi eşimin kollarında buldum, beni ayağı kaldırdı, bir baksam su dizlerimde. Eşim ne olduğunu anlamadığı halde paniklemiş beni sakinleştirmeye çalıştı. Bir kaç saniyede içinde başıma neler geldiğine inanamıyordum. Okyanusun tuzlu sularına benim gözyaşlarım karıştı ve sudan çıktık.

Durdukça, eğildikçe hala burnumdan fitil fitil tuzlu sular geliyordu. Esen rüzgara karşı ağzıma burnuma çektiğim suyu dışarı atmaya çalışırken, kendimi de yeniden doğmuş gibi hissettim. Çaresiz bir çocuk gibiydim, dişleri tir tir titreyen, havlusuna sarılmış bir çocuk. Aynı zamanda da şanslı.

Büyük bir ders aldım...Lütfen sizde dikkatli olun..Yaz geliyor yurtdışında olanlar belki okyanus kenarına, yurtiçindekiler de belki Karadeniz sahillerine gider..Akıntı varsa, dalga varsa çok çok dikkatli olun. Biz şaka yaparız ama deniz asla şaka yapmıyor.

Çok şükür şimdi iyiyim. Allah korudu. Canımın sıkıntısı geçti :) Eşimle unutulmaz bir hatıramız daha oldu. Şimdi anlattıkça halime gülüyoruz. :)


Hepinize "Çilekli Tart" tadında sağlıklı, tehlikesiz bir hafta dilerim..
Sevgilerle

17 Mayıs 2007 Perşembe

Kurabiye Ye # 22: Bir Tarif Bin Çeşit Kurabiye


Dinlence Kurabiyesi (Dondurmalı ve Meyveli Klasik Kurabiyeler)

Bir Tarif Bin Çeşit

Nihayet iki günümü alan kurabiye çekimlerim bu sabah bitti. Dün kurabiye yapımı ve iç mekan mutfak çekimleri ile ilgilendim. :) Fotoğraf çekmekten en az yemek yapmak kadar büyük zevk aldığım anlaşılıyordur. Çekimler ara ara sevgili blog arkadaşlarım tarafından bölünsede tam gaz devam etti. Artık sayfamda yazı yazmak da yetmez oldu, sevgili Kamiş "illa kurabiyelerini görcem" diye tutturmaz mı? Neyse bir kuru kurabiye tabağını gösterdimde öyle uyuttum onu. :)

Bu sabah da pırıl pırıl bir hava ile uyandım. Kalktığımda bende herkes gibi maillerimi, pardon yorumlarımı kontrol ediyorum. Damlaya damlaya gelen yorumlardan sonra 5 tanesi birden beni çok mutlu etti, onlar kendini bilir. Aldığım yorumlar bana moral gazı verdi ve kahvaltımı neyim bir çırpıda hazırladım. Eşimin Orhan Gencebay ile düeti havamı hiç bozmadı :) Hatta bende onlarla birlikte "batsın bu dünya" şarkısını söylerken, bir yandan da yeni fikirler üretmeye başladım.


Başarısız su üstü çekimim :)

Evet bugün açık hava çekimi yapmalıydım, hatta gerekiyorsa mayo mu giyip havuza bile dalabilirdim. Niketim öylede oldu.
Fakat bardağı, kaşığı önceden soğutmama rağmen başta bol bol koyduğum dondurmalar ben suya girinceye kadar eridi. :)
"Çocuğum dur, fazla dalga yapıyorsun, çekil, dondurmalarda eridi zaten" anacım bunlar laftan da anlamıyorlar ki! :) Bir yandan da makinanın suya düşmesi halinde başıma neler geleceğini düşündüm. Suda yüzen meraklı börtü böcekler de sağolsun yakamı bırakmadılar. Niketim başarısız bir çekim gerçekleşti, ben ıslandığımla kaldım ama yine de bir iki resim eklemek istedim..:)))))))



Gelelim Yemek Şenliği " Kurabiye Ye# 22" etkinliğine, öncelikle sevgili Hülya'nın yazısını tam okumadığımdan dolayı süprizmi, hediyemi neyim verecekmiş haberim geç oldu. Geçmiş olsun ki, yaptığım en güzel kurabiyeyi sunmuştum piyasaya. Yazıyı adam akıllı okusaydım belki çilekli kurabiyelerimi saklardım etkinliğe :) Önemli değil, zaten bende bekleyecek o kadar da sabır yok!
Ben de yaratıcılığı kullandım ve hepsi kendi ürünüm olan, tek tarif ile çeşitli sunumlarda kurabiye yapmaya çalıştım. Amacım bir kavanozda öylesine duran sade kurabiyelerden neler yapılacağını göstermekti. Umarım beğenirsiniz. Benim favorim meyveli ve dondurmalı olan klasik kurabiye. Dondurmaya bardağın dibine doğru ulaşıyorsunuz. İkinci favorim portakal reçelli ve çikolata soslu kurabiye, üçüncüsü sade ve kenarları fıstık ezmeli klasik kurabiye, dördüncüsü de evdeki iki büyük çocuk için hazırlanmış, kenarları renkli şekerli kurabiyeler..:)



Portakal Reçelli ve Çikolata Soslu Kurabiyeler


Klasik Kurabiyeler


Çocuk Kurabiyeleri


Malzemeler: (~ 25-30 adet)
  • 3 dolu yemek kaşığı toz şeker
  • 1 bardak un (~ 150gr)
  • 125 gr margarin oda sıcaklığında
  • 1 yumurta sarısı
  • 1 paket vanilya
  • bir cimdik tuz
Hazırlanışı:
Şeker ve yağ krema kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Sonra diğer malzemelerde eklenip, yoğurulur. Hamur iki eşit parçaya bölünür ve kısa rulolar yapılır. Strece sarılıp, donuncaya kadar buzlukta bekletilir. Daha sonra rulolar bıçak yardımı ile kesilir. 180 derece önceden ısıtılmış fırında üzerleri kızarıncaya kadar pişirilir.(Ben tepsiye yağlı kağıt da serdim) Afiyetle

14 Mayıs 2007 Pazartesi

Türk Usulü Sosisli ve Ayran



Geçtiğimiz haftasonu melül melül evde oturdum. Eşimin işlerinin yoğunluğu, akşamları sadece alışverişe çıkmamıza müsade edebildi. Alışverişler güzel geçti :) Bol bol yemek kitabı, dergisi kokladım. Yapılan masrafların yerine kaç tane yemek kitabı alacağımın hesabını tuttum. En az üç tane kitap alırdım. :)

Anneler günü vesilesiyle de bizimkilerle bol bol konuştuk. Konuştuk denilemez aslında bol bol burunları çektik, kağıt peçeteleri tükettik. Türkiye semalarında daha da şiddetli hissedildi bu durum. Anacığıma sonunda yorum yaptırabildim ama bu sefer kolay oldu. Ablamla bir olmuş ama yazmışlar. Merak edenler bu numunelik, değerli yoruma buradan bakabilir.

Sonra da beyin fırtınaları estirdim; birincisi, " Ekmek Dosyası" fikrimdi, beni çok heyecanlandırdı. Umarım yakında hayata geçer. İkincisi de bu sosislilerdi. Değişik bir abur cubur alternatifi ve film eşliğinde yenilebilecek harika bir menü olacağından heyecanım ikiye katlandı. Arap bakkallara gidilip, helal sosisler alındı. Marketlere gidip özel istek, tırım tırım kepekli (sandwich ? :) ekmekler alındı, hardal alındı. Ketçap'a ise hayır dendi. Çünkü hot dog severlerin inanışına göre "bir sosisliye ketçap dökmek, günah sayılırmış" :) Tarife gerek yok ama kısaca şöyle;

Hazırlanışı;
  1. Arzu ettiğiniz kadar sandwich ekmeği ve sosis alınır. Sosislere 4 farklı yerinden çizikler atılır. Alüminyum folyoya sarılır. Önceden ısıtılmış tost makinasında, kontrol edilmek şartıyla üzerleri kızarıncaya kadar pişirilir.
  2. Birkaç dilim domates, salatalık ve birkaç yemek kaşığı doğranmış kuru soğan hazırlanır. Ekmek arasına sosisler, yukarıdaki malzemeler yerleştirilir ve olmazsa olmaz hardal dökülerek servis yapılır.
  3. Yanında ayran. Bizim ayranlar her zamandaki gibi evde yapılmış yoğurtlardan. Afiyetle.
Filmlere gelince ayrıntılı bilgiye üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz;
"The Good Shepherd- Kirli Sırlar" filmi "Sosisli ve Ayran" eşliğinde izlendi. Ben kendimce filmi çok ağır, yavaş, sıkıcı, eski amerikada geçen politik bir film olarak buldum ve sosisliler bitince de malesef uyudum.

Benim seçimim olan Will Smith'in The Pursuit of Happyness ( Umudunu Kaybetme) filmi, tahmin ettiğim gibi bir film çıktı. Ben çok beğendim. Duygusal bir film. İzlerken kendi halinize şükürler ediyorsunuz. Sanırım filmin geçtiği zaman biraz eski, hangi başkanın yönetimiydi hatırlamıyorum ama bir dönem amerika'da da işsizlik olmuş. O zamanlar da geçen mücadele ve sevgi yüklü bir film. Willi Smith ve oğlu çok iyi oynamışlar. Onlarla birlikte bende göz yaşlarımı tutamadım. Bir "Babam ve Oğlum" klasiği demiştim ama haksızlık etmeyeyim "Babam ve Oğlum" çok daha duygulu ve güzeldi. Tarz meselesi. Linklere tıklayarak ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.

The Hitcher ( Otostopçu) filmini seçmemizdeki amaç belliydi. Korkulu, gerilimli bir otoyol hikayesi izleyesimiz vardı, öylede oldu. Birkaç kez de yerimizden fırlattık. ee yeter :)
Siz siz olun arabanıza yabancı birini almayın...


Herkese iyi bir hafta dilerim
Sevgilerle


NOT: Can Dündar, sosisli, "Hot Dog" ile ilgili güzel bir fıkraya yer vermiş. Can Dündar'ın başına gelenler de aynı fıkra gibi..Meraklısı buradan bakabilir.

13 Mayıs 2007 Pazar

Anneler Günü


Uzun uzun yazılar yazabilen ben, şimdi tek bir sözümü dökemiyorum satırlara, herşey boğazımda düğümleniyor sanki.
Annemi çok özlüyorum. Hissediyorum ki annem beni daha da çok özlüyor.
Her zaman yanımda olan, beni bugünlere kadar getiren annemi, sevgisini, arkadaşlığını, kokusunu, anneliğini çok özledim. O benim herşeyim.
Resimdeki güzeller güzeli annemi çok seviyorum. Benim biricik ablamı, küçük anneyi de çok seviyor ve özlüyorum. Geleceğin anne aday adayının onlar gibi bir gün mükemmel bir anne olabilmesi için dua ediyorum....

Ayrıca Elif annemin ve tüm annelerin de anneler günü kutlu, mutlu, sağlık dolu olsun.


Sevgilerle

10 Mayıs 2007 Perşembe

CHEESECAKE: YABANMERSİNLİ FINDIKLI PEYNİRLİ KEK



Yenilen pehlivan güreşe doymazmış!

Turist ehliyetim olsun çok istiyorum. Buraya geleli 6 ay oldu ama henüz ehliyetimi alamadım.
Dil kursuna herkes arabasıyla gelirken, beni eşim getirip götürüyordu. Aslında bu hoşuma gidiyor çünkü ben kullansam, eşimi okuluna ben bırakacağım, kursuma gelip arabaya park yeri ben arayacağım, market alışverişlerine yanlız başıma ben gideceğim. Bunları düşündüğümden pek de hevesli değildim ehliyet almaya.

Sonra kek kurslarının, pasta kurslarının olduğunu keşfettim. O kurslara gitmek için kendi başımın çaresine kendim bakacaktım. Neyse günler geçti, benim biraz trafik işareti çalışmışlığım, biraz da trafik yasası çalışmışlığımla sınav alanında buldum kendimi. Sanki üniversite sınavına gidecekmişim gibi heyecanlıydım. Randevumuz olduğundan görevli hemen ilgilendi. Göz muayenesini de hemen oracıkta, oturduğum yerde yaptı. Dürbün gibi şeye bakmamı istedi, baktım; "4. sırayı oku" dedi. Yaklaşık yarım dakka beklemişimdir. Adam benim okumamı, bende okunacak birşey gelecek diye bekliyorum. Sonra bana sesleniyor.
" hanım hanım!"
Kafamı kaldırdım adamı çift görünüyorum, hayal gibi.
"Gözlüğünü tak öyle oku" dedi.
Neyse ancak öyle okuyabildim. Beni sempatik buldu sanırım "sınavsız ehliyet verir mi ki?" diye eşime sordum ama nafile.
Sınav yeri de hemen yine oracıkta. Bilgisayar başında hemde ayakta sınav olacağım.
"Bismillah, Allahım yardım et bana!"
Yanımda bir kadın. Baktım soruları sesli sesli okuyor, en sinir olduğum şeydir.
"sesinizi duyuyorum, içinizden okuyun" diyorum tık yok,
"rahatsız oluyorum" diyorum tık yok..
Kadın meğer ingilizce bilmiyormuş. Sanırım ispanyolca giriyor sınava, ispanyolca parçalayacağım ama onuda beceremiyorum. Aklıma da " şşşşşşşştt!" diyip, işaret parmağımı ağzıma götürmek gelmedi. Ama işin en en komik yanı, benim "bir daha sınava gireyim mi? bak bu sefer tuttucacam" diyip bir günde, tam 3 defa sınava girmemdi. Buradaki sistem bizimkinden çok farklı. Sınav başı 5$ verip sınava tekrar tekrar girebiliyorsun. Sanki Las Vegasta kumar oynuyor gidiydim, töbe töbe! Ben bir kere, bir kere daha derken tam 3 kere şansımı denedim..Eee yenilen pehlivan güreşe doymazmış...:)

Eşimin " eee seviyeni gördük, deniz seviyesi hiiha ha ha" demesiyle, bana sağdan sağdan geldiler. Sınavdan kaldığımamı yanayım, yolda geri dönerken midemin bulanıp, fenalıklar geçirmememi yanayım, evdeki kavunun kelek çıkmasına mı, cheesecake'in çatlamasına mı yanayım?

Cheesecake'im güzel olmasına güzel, değişik olmasına değişik, lezzetli olmasına lezzetli oldu amma benim gibi de çatlak oldu. En kısa zamanda bir kere daha cheesecake yapmayı deneyeceğim..:)))))


Çatlayan cheesecake (* yeni resim :)))))

Malzemeler:
Tart Hamuru için:
  • 1 su bardağı + çeyrek su bardağı un (~ 200gr)
  • 1\3 su bardağı şeker ( ~ 90gr)
  • 3\4 su bardağı fındık unu ( ezilmiş un ufak edilmiş fındık~90 gr)
  • Bir çimdik tuz
  • Yarım paket soğuk margarin (~125 gr)
Üzeri için:
  • 2 kutu cream cheese (Labne Peyniri* oda sıcaklığında olmalı)
  • 3\4 su bardağı şeker (~ 185 gr)
  • 2 yemek kaşığı un (tepelemeden biraz az)
  • 3 büyük yumurta
  • çeyrek su bardağı çiğ krema
  • 1 paket vanilya
  • 1,5 su bardağı kadar yabanmersini

Tart Hamurunun Hazırlanışı:
  1. Geniş bir kapta unu, şekeri, un ufak edilmiş fındığı ve tuzu karıştırın.
  2. Margarini ufak ufak parçalara bölün,unlu kuru karışıma ekleyin, karıştırın.
  3. Yuvarlak varsa kelepçeli kek kalıbına elinizle resimdeki gibi yayın. Kenarlarını 2,5 cm daha yüksek tutun. 165 derecede önceden ısıtılmış fırının orta katında, 20-25 dk , hamur sararıncaya kadar pişirin. Pişince soğumaya bırakın.


Üzerinin Hazırlanışı:
  1. Başka bir kapta peyniri ve şekeri karıştırın. Daha sonra 2 yemek kaşığı unu ekleyin, karıştırın.
  2. yumurtaları teker teker peynirli karışımın içine ekleyin, karıştırın. ( ben başka bir kasede tek tek çırparak karışıma ekledim)
  3. Çiğ kremayı ve vanilyayı da ekleyin, karıştırın.
  4. Yabanmersinleri ekleyip, hafifçe karıştırın.
  5. 30-35 dk, 165 derecede üstü sertleşinceye kadar pişirin. Sıcakken kek kalıbının kenarlarından keskin bir bıçakla geçin. Servis yapmadan önce en az 3 saat buzdolabında üzerine streç örterek bekletin. 1 gün beklerse daha iyi sonuç verir. Afiyetle.
Kaynak: Sonoma

İyi haftasonları dilerim.
Sevgilerle
Related Posts with Thumbnails